Perspektif: İçerik Diyeti

Efsun Gul
6 min readMar 20, 2020

Korona Günleri’nde sakin kalmak için “İçerik Diyeti”

Tüm dünyaya merhaba! Evet, şu an bulunduğum ülkede de doğduğum ülkede de gezmeyi çok sevdiğim ülkelerde de hepimiz aynı dertten muzdaribiz. Bu halimizi her bir birey kendi kalbiyle yorumlamakta serbest; komik, trajik, dramatik ya da romantik ve hatta tümü! Şartlara göre hisler değişkendir ve bizleri güzel kılan da bu renkli olma özelliğidir.

Anlık olarak — ben dahil — hepimizin unutmakta olduğu bir bilgi var, “akıl sağlımızı korumalıyız”.

Bilmediklerimizi kütüphanemize eklemekle öylesine meşgulüz ki var olan mis gibi kitapları yakıp yerine korku filmi senaryolarını cilt cilt eklemekte hiç bir sakınca görmüyoruz. Öyle normal ki bu durum! İlk kez deneyimliyoruz böylesini ve birlikteyiz. Yani km’lerce uzaktaki bir savaş, uzak bir kıtadaki kıtlık ya da amazon ormanlarının kül oluşu gibi sadece kalbimizde hissedip seyirci kaldığımız bir kriz değil bu, dünyanın kalbi hastalanmış gibi sanki…

Daha önce insanın ruh halini ve/veya akıl sağlığını bozan toplumsal olaylar deneyimlemek zorunda kaldığım için iletişim teknolojilerinin bizlere hediye ettiği özgürlüğü bazen yanlış algılayıp değerlendirdiğimizi biliyorum. Üstelik işim “içerik”. Bunların ikisi birleşince dayanamayıp, bu günlerde bulmakta zorlandığımız dengeye ulaşmak için, kalbimizi ve ruhumuzu sağlam tutmak için yapılabilecekleri sıralayayım istedim.

“Dikkat bu yazıda endişenizi katlayacak tek bir söylem bile yoktur.”

Corona günlerinde akıl sağlığımızı nasıl koruyacağız? İçerik diyetiyle!

Önce geriye dönüp bakalım… Geçmişte “bilgi” o bilgilere erişenlerce ya da deneyimlerini bilgiye çevirenlerin paylaşımlarıyla ve sadece belli iletişim araçları aracılığıyla büyük topluluklara iletilirdi. Günümüzdeyse durum bir hayli farklı! İletişim araçları dünyanın dört bir yanında herkes tarafından özgürce kullanılabiliyor, hatta bedava içerik tüketebildiğiniz her mecra bedava içerik üretebileciğiniz bir mecra aynı zamanda! Sanki bilgiler aynalara çarpıp tüm dünyaya yansıyor gibi…

Bu bilgilerin gereksiz olanlarını ya da kesin olmayanlarını hiç almasak, çok daha sağlıklı anlar yaşama şansına sahip olacağımızı çok acilen ve yeniden hatırlamamız gerekiyor. Özellikle de yaşamakta olduğumuz günlerde…

Bir örnek vereceğim… Diyelim az önce üyesi olduğunuz fb grubunda söylemlerini çoğunlukla doğru bulduğunuz ama tanımadığınız bir şahıs, sizden ve kendinden km’lerce uzaktaki bir ülkede vaka sayısının çok hızlı arttığını kanıtlayan bir tablo paylaştı. Sonuna da bir korkmuş insan emojisini ekledi ya da hissettiği korkuyu kelimelere döktü.

Bu postu okuduğunuzda bilinçaltınızda canlanan sadece “ölüme yaklaştığınız” fikridir. Keza o da bu bilgiyi aldığında aynı fikre sahip oldu ve aksiyona geçti. Bu çok da düşünülmeden ortaya çıkmış aksiyonun bir kaç sebebi olabilir.

Başlıcalarını şöyle sıralayayım:

- Ben diğerlerinden daha çok şey biliyor olabilirim, bunu belirteyim.

- Ben ölüme yaklaştım galiba, bu paylaşımı yapayım ki bu yolda yalnız olmadığımı hissedeyim, birazcık rahatlayayım.

- Bu okuduklarımdan başka hiçbir şeyle ilgilenemiyorum, neden yalnız olayım ki herkes okusun, aynı çukurda şakalaşalım.

Bu paylaşımlar hiç kimseye iyi gelmez, ne üretene ne de tüketene! Asla! Bu dönemde en fazla paylaşılan postlardan birini daha misafir edeyim:

Boş market raflarının fotoğrafları Ha bir de market kuyrukları var…

Bu neden paylaşılır? Bir kaç başlıca sebebi:

- Çok korkuyorum, beraber korkalım…

- Burada bir felaket yaşanıyor, ben de o felaketin göbeğinde olacak cesarete sahibim, bana bakın

- Burada bir felaket yaşanıyor, ben de kötü durumdayım, ben de sizdenim

- Ben alamadım, siz alın, alamazsanız benim gibi kötü duruma düşersiniz

Bu paylaşımların kime faydası var? Mesela bu postun hangi marketten olduğuna bakıp “en iyisi oraya gitmeyeyim tuvalet kağıdı orda kalmamış” diye düşünüp buna göre bir aksiyon mu alıyorsunuz, yoksa “dünyanın sonu” anksiyetesine mi kapılıyorsunuz?

Ne olabilir? Tuvalet kağıdınız olmadığında ne olabilir? En kötü ihtimalle bir eski t-shirtü popo silme bezi yapar ve yıkayıp tekrar tekrar kullanırsınız. Bunu herkes akıl edebilir. Tabii usanmadan ve inatla bu korku filminde perdenin arkasında ne var diye bakmak isteyen karakteri oynamak isterseniz size özel şöyle sıralamalarım olabilir: su bitebilir, sabun bitebilir, poponuzu temiz tutamayabilirsiniz, yanarsınız, bitersiniz…

İnanın bana, normal şartlarda iç sesi “N’apcaz şimdi eyvah!” diye bağıran postların tümü ile ilgili akıl yürütebilir ve bir yol bulabilirsiniz. Ama endişe seviyeniz yüksekse, hayatta kalmakla ilgili umudunuzla birlikte gücünüz de zayıflar.

Tabii ki çevrenizdekilere tavsiyelerde bulunabilir ve onlardan tavsiye alabilirsiniz ama bu noktada kaynak ve paylaşım şekli çok önemli.

Endişenin bedene iyi gelmediğini bilmeyen kimse yok bu dünyada…

Yukarıdaki örneklemelerin ardından, bahsettiğim bu içerik rejimini nasıl yapacağınıza dair aşağıda bazı bilgiler sıralayacağım:

1. Sosyal medya hesaplarınızı çok daha az sıklıkta kontrol edin. Newsfeed’iniz(haber akışınız) şu an yanmakta, o yangında siz de kül oluyorsunuz. Belki bu bir mecazi yanış ama kalbinizin tam üstüne bir dinozor oturmuş gibi hissettiğinize eminim. Bunu kendinize yapmayın. İnanın bana her gün sosyal medyada gördüğünüz paylaşımlara 1 saat daha az baksanız, kendinize iyilik etmiş olacaksınız.

2. Haberleri takip etmek için 2–3 mass media, 1 alternatif medya kuruluşu seçin. Buna iki — üç tane de bireysel hesap ekleyebilirsiniz. Bu bireysel hesaplardan biri de devletin ya da yaşadığınız yerin belediyesinin hesabı da olabilir. Kürasyonu siz yapın, kendi medya dünyanızın küratörü siz olmalısınız. Takip edeceğiniz hesap soğuk kanlılığını koruyan, sadece gerektiğinde bilgi paylaşan, sizi paniğe sevk etmeyen bir kişi de olabilir.

3. Fb gruplarınızda ya da arkadaşlarınız arasında durmadan bu tür postları paylaşanlar var ise onları hemen takip etmeyi bırakın! Silebilirsiniz, sessize alabilirsiniz ya da takibi bırakabilirsiniz. Sosyal medya hesabı sizin, bunu unutmayın, kendinizi görmemeniz gereken içeriklere mazur bırakmamalısınız

4. Ben girmiyorum, ben takip etmiyorum, karsıma çıkıyor, cebime geliyor, elektronik ortamdaki mesaj kutularıma düşüyor. Üşenmeyin bu arkadaşları, tanıdıkları, akrabaları komşuları sessize alın. Açıklama yapmak gereksiz olsa da mecbur kalırsanız, “farkında değilim birşey oldu hesabıma” dersiniz.

5. Paylaşımları paylaşanların etiketleriyle ilgilenmeyin. LÜTFEN! 5. Sınıf tıp öğrencisi, medyum Meryem, çocukluk arkadaşım Cenk, kankitom Ayşe, İtalya’da yaşayan amcamın kuzeninin oğlu fark etmez! Hangi dünyevi özellik bir insanı diğerinden daha güvenilir yapıyor? Bunu henüz tam bilemiyoruz bu sebeple yapmayın, sizden şu ya da bu şekilde daha üstün birilerinin iletileri de resmi olmadıkları sürece kesin değildir.

6. Gelen bilgiyi sorgulayın! Şu anda çevrenizdeki resmi olmayan bilgilerin %138’I iddiadır. Olumlular da olumsuzlar da…

7. “Medya da taraflı” bu da bir iddia ve pek tabii ki olabilir ama bu tür durumlarda yani tüm dünyanın etkilendiği durumlarda resmi bir medya organının sizin komşunuzdan ya da aynı fb grubunda olduğunuz kişiden ya da arkadaşınızdan veya teyzenizden daha gerçek haberleri paylaşıyor olma ihtimali yüksek.

8. “Babası profesör olan arkadaşım” / “Nasa’nın nükleer danışmanı olan kardeşim” / “Wuhan’da okuyan komşumuzun kızı” diye başlayan postların nasıl dikkat çekici olduğunu biliyorum ama hayır. Rejimde en çok dikkat edilmesi gereken içerikler bunlar zira bu tür postları paylaşan kişiyi birazcık zorladığınızda %90 oranında konunun bir efsaneden ibaret olduğunu göreceksiniz.

9. “4507 yıl önce ünlü kahin demiş ki” / “bunun birebir aynısını konu eden filmde diyorlar ki”… bunlardan da uzak durun lütfen. Bu noktada o kahinin kehanetinin sonu ile ilgili yorumu okuyup bu yorumun geleceği yansıttığına kesin gözüyle bakacaksınız, böyle bir bilgiye gerçekten ihtiyacınız var mı? Hayır! Ne demişse demiş, şu anı şu anın şartlarıyla yaşayan sizsiniz ve ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz.

10. “Bunlar hep kurgu” / “aslında şu ülke şu ülkeyi batırmak istiyor” / “o yarasalar robotmuş” gibi hikayeler de çok okunası. Bunları sonra bol bol tartışacağız , şu anda bu bilgiye sahip olmak sizi herhangi bir konuda koruyor mu?

11. Sağlık konusundaki tavsiyeleri de belli oranda izleyin… Hepimiz aradık “el yıkamaktan başka birşey yok mu?” “daha etkili birşey?” yani öyle bir bilgi olsun ki ilk ben kendimi kurtarayım sonra da paylaşayım kahraman olayım. Maalesef böyle bir bilgimiz yok… Dolayısıyla bu noktada genel haber filtremizi uygulayalım. Seçeceğimiz 2–3 sağlıkla ilgili resmi organ, 1–2 size doğru gelen doktor/sağlık birimi hesabı yeterli!

Asıl söylemek istediğim şu ki; öncelikle ve kesinlikle size nereden geldiği belli olmayan bilgilerin gelmesini engellemelisiniz. Çünkü bizim, zihnimizin bir “çöpe at” butonu yok. Yani herhangi bir insan yok ki okuduğu, gördüğü ya da duyduğu bilgiyi hafızasından hızla ve hiç yokmuş gibi silebilsin.

Bu bir müsabaka değil, herkes aynı gemide olmasa da aynı okyanusta. Hepimizin derdi bu günleri atlatmak ve sağ sağlim hayatımıza kaldığımız yerden — ve muhtemelen daha bilinçli şekilde — devam etmek. Endişe yaratmak ya da endişenin artmasına neden olacak söylemlerde bulunmak ayakta durmaya çalışan birine yaslanmaktan farklı değil. Dikkatinizi çekerim, omuz omuza olmakla, birbirinin üstüne yüklenmek arasında büyük bir fark var.

Bu günlerde kendinize yapabileceğiniz en büyük bir kaç iyiliği aşağıda özet şekilde yineliyorum:

1. Sosyal medya okumalarınız kısa süreli ve az sayıda olsun. Günde 5 kere bence gayet yeterli. (kapatmalısınız demiyorum zira burda gerçekçi davranmazsak tavsiyelere uyulması da bir bu kadar zor olur)

2. Sosyal medya grupları, whatsapp grupları süzgeçten geçirilsin. O gelenler gerçek bilgiler mi bilmiyoruz. Sizin için “elalem” olan kimsenin bilgisini bünyenize almayın, zihninize sokmayın. Çekinmeden ignore ve/veya mute seçeneklerini değerlendirin. Sonra yine bütün dünyaya kollarınızı açarsınız, ellerinizi günde 3746928536 kere yıkamak zorunda olmadığınız sakin günlerde.

3. Gündemle ilgili bilgiyi takip edeceğiniz kaynakları seçin ve seçiminizin dışına çıkmayın, çıkarsanız kendinizi frenlemeniz gerektiğini unutmayın.

Pek tabii ki bir de “paylaşırken ne yapalım?” sorusu var!

Durumun ne kadar kötü olduğunu en güçlü şekilde ifade etmek gibi bir hırsa kapılmayalım. Unutmayın siz nerede paylaşırsanız paylaşın, iletiniz çaresiz birine ulaşabilir, onun çaresizliğinin katlanmasına sebep olabilir ve hatta elindeki tek gücü kendine güveni olan kişilerin motivasyonunu yerle bir edebilir.

Sadece resmi kaynaklara dayanan bilgileri — hayat kurtarmayı destekleyecekse — paylaşalım…

Bu uzun ince yolun gündüzü olduğu gibi gecesi de var… Bunu dün de biliyorduk, çoğunlukla da yalnızdık… Kim bilir kimler ne geceler eskittiler, öyle değil mi? Bugün o gecede beraberiz, güneşi bekliyoruz…

--

--

Efsun Gul

Storytelling and Content Consultant, Founder at FSAP, Producer